3. ÜNİTE TÜRKLERDE HUKUK
İLK TÜRK DEVLETLERİNDE HUKUK
İlk Türk devletlerinde
insanların gerek kendi aralarındaki ilişkilerini ve gerekse devletle olan
ilişkilerini düzenleyen, yazılı olamayan fakat herkesin bildiği ve kabullendiği
töre (yasa, yol) denilen kurallar vardı. Türk toplumunda düzenin sağlanmasında
Töreye büyük önem verilmiştir
Yöneticilerle yönetilenler arasında da görev ve sorumluluklar
açısından yazılı olmayan ve adına Tüz denilen
bir tür sözlü anlaşma mevcuttu.
Devlet tarafından verilen cezalar genelde isyan, vatana ihanet,
adam öldürme ve bağlı atı çalma ile ilgiliydi ve bu suçların cezası idamdı.
Hunlarda olduğu gibi Göktürklerde mahkemelere Yargu, mahkeme görevlilerine Yargan denilmekteydi ve Mahkemelerin
başında kağan bulunurdu.
NOT: Moğol İmparatorluğunun kurucusu olan Cengiz Han, kanun
oluştururken Türk töresinden ve eski geleneklerden etkilenmiş, bu töre ve
geleneklere yeni ilaveler yaparak oldukça sert cezaları olan Cengiz Yasası’nı
oluşturmuştur.
İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİNDE HUKUK
Türklerin İslamiyet’in kabulü ile birlikte hukuk sistemi de
değişmeye başlamış, bu değişimin yanında, İslami kurallara aykırı olmamak üzere
eski Türk töresi de devam etmiştir.
Türk İslam devletlerinde hukuk; Şeri ve Örfî olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Hukuk,
“Adalet mülkün temelidir.” anlayışına göre hazırlanmıştır.
ŞERİ hukukun kaynakları Kur’an-ı Kerim, Sünnet, İcma ve
Kıyas’tır. Şeri Hukuk’ta; Evlenme-Boşanma ve Miras işleriyle ilgili davalara
bakılırdı. Türk İslam devletlerinde, Şeri davalarda kadılar
hakimlik yapmıştır. Şeri hukukta kadıların başında bulunan kişiye kadılkudat
adı verilmiştir.
ÖRFÎ hukukun kaynağı törelerden oluşmuştur. Örfi Hukuk;
Yönetim, Maliye ve Askerlik işleriyle ilgili davalara bakılırdı.
Türk İslam devletlerinde, Örfi davalarda Emiri
Dad hakimlik yapmıştır
NOT: Kadıların verdiği kararlara itiraz edilmesi durumunda, İslami
bir kurum olan Mezalim Divanı’na (Divan-ı Mezâlim) başvurulurdu. Türk İslam
devletlerinde en üst mahkeme Divan-ı
Mezalim’dir. Divan-ı Mezâlim’de Halkın şikayetleri dinlenir, incelenir ve
karar bağlanır.
Selçuklularda örfi yargıya Darüladl (adalet
evi) adı verilmiş ve adaleti sağlamakla kadılar görevlendirilirdi.
Askerî sınıfın hukuki davalarına bakan görevliye kadileşker adı verilmiştir.
Karahanlılar Dönemi’nde yazılan Kutadgu Bilig adlı eserde
hükümdarın görevi, doğru kanunlar koyma ve bu kanunları adaletli bir şekilde
uygulama olarak ifade edilmiştir.
OSMANLI DEVLETİ’NDE HUKUK
Osmanlı Devleti; Türk İslam devletlerinden örnek aldığı hukuki
yapı üzerinde çağın ihtiyaçlarına göre gerektiğinde değişiklikler de yapmıştır
OSMANLI HUKUKU üç kısımda ele
alınır.
A-ÖRFÎ HUKUK
B- İSLAM (ŞERİ) HUKUKU
C- FETHEDİLEN BÖLGELERDEKİ HUKUK
Osmanlı Devletinde; toplum düzeni ve fertler arasındaki
ilişkiler konusunda öncelikle Şeri hukuka önem verilmiştir. Şeri hukukun
dışında kalan konularda ise Töre ile padişahın emir ve fermanlarından oluşan
örfî hukuk kullanılmıştır.
NOT: Şeri hukukunun temel prensiplerine aykırı olmamak şartıyla
padişah idari, askerî ve mali konularda kanun koyabilirdi. Şeyhülislam,
kazasker, ulema ve nişancı, kanun koyma konusunda padişaha yardımcı olurdu.
Osmanlı Devleti’ndeki ilk kanunnameyi de Fatih Sultan Mehmet
hazırlatmıştır. Kanunnâme-i Ali Osman (Fatih Kanunnamesi)
Osmanlı Devleti’nde padişahın fermanıyla hazırlanan
kanunnameler, Divan-ı Hümayun’da görüşülür ve son şeklini aldıktan sonra
padişahın onayıyla yürürlüğe girerdi. Divanı Hümayunda görüşülen ve Padişah
tarafından onaylanan kanunnameler nişancı tarafından mühimme defterlerine
kaydedilirdi.
NOT: Osmanlı Devletinde; Ülke genelinde uygulanan padişahın emir ve
fermanlarına Umumi Kanunname adı
verilir.
FERMAN: Padişahın yazılı emirleridir.
BERAT: Bir tayin işlemini
veya birine vazife verildiğini gösteren ve üzerinde padişah tuğrası bulunan
belgelerdir
ADALETNAME: Devlet
otoritesini temsil edenlerin halka karşı bu otoriteyi kötü kullanmalarını
yasaklayan padişah fermanlarına verilen ad.
DİVANI HÜMAYUN:
ÖNEMLİ: Türk İslam
devletlerindeki Divan-ı Mezâlim, Osmanlı Devleti’nde daha geniş yetkilerle
donatılarak Divan-ı Hümayun adını almıştır.
Osmanlı Devletinde devlet meselelerinin görüşüldüğü ve karara
bağlandığı, haksızlığa uğrayanların başvurduğu Yasama-Yürütme-Yargı organına
Divanı Hümayun denir.
Osmanlı Devleti’nde temel görevi adalet olan, en yüksek karar ve
yürütme organı Divan-ı Hümayun’a, Fatih Dönemi’ne kadar bizzat padişahlar
başkanlık etmiş, Fatih’ten itibaren Vezir-i azam, Divanı Hümayuna başkanlık
etmiştir.
Divanı Hümayunun aldığı kararlar, şeri ve örfî kanunlara aykırı
olmadığı sürece padişah tarafından onaylanırdı.
Şeyhülislam, İlk dönemlerde Divanı Hümayun üyesi olmamasına
rağmen kendisinden fetva istenmek üzere divana çağrılmıştır.
KADI
Osmanlı Devletinin taşra teşkilatında adli, idari işler ve
belediye işlerine bakan Kadılar, günümüzde ilçelerdeki Kaymakam, hakim ve
belediye başkanlarına benzetebiliriz. Kadılar ayrıca nikah, miras, boşanma,
noterlik ve vakıfların işleyişi ile ilgili davalara da bakmıştır.
Kadıların idari görevleri arasında kazaların yönetiminin ve
asayişinin sağlanması, esnaf ve loncaların denetlenmesi, üretim ve pazar
yerlerinin ve fiyatlarının kontrol edilmesi yer alırdı. Kazaların imar işlerini
düzenlemek ve çevre temizliğini sağlamak da Kadıların belediye ile ilgili olan
görevleri arasında yer alırdı.
Kadıları atayan ve denetleyen devlet görevlisi Kazaskerdir.
NAİP: Mahkeme işlerinde
Kadılara yardımcı olan ve Kadılar tarafından Kazadan olan küçük idari birimlere
görevlendirilen kişilere verilen ad.
NOT: Din, mezhep ve ırk bakımından birbirinden farklı olan
milletleri uzun bir süre barış ve huzur içerisinde yaşatan Osmanlı Devleti, bu
başarısını adaletli bir yönetim anlayışı ile sağlamıştır. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden hemen sonra Ortodoks Patrikliği’ne serbest davranma hakkı tanımış
ve onları ayinlerinde özgür bırakmıştır.
TANZİMAT VE MEŞRUTİYET DÖNEMLERİNDE HUKUK
II. Mahmut Dönemi’nde hukuk alanında başlatılan yenilikler
Tanzimat Dönemi’nde de devam etmiştir.
Senedi İttifak ile ilk kez bir Osmanlı padişahı, kendi haklarını
kanun ile sınırlandırmıştır.
Tanzimat fermanıyla bütün vatandaşların can, mal ve ırz güvenliğinin
sağlanacağı, vergi ve askerlik işlerinde adaletli olunacağı belirtilmiştir.
Tanzimat Dönemi’nde MECLİS-İ
VALA-YI AHKAM-I ADLİYE, Osmanlı devletinin
yasama ve yargı organı olarak işlev görmüştür.
1868’de kurulan Şura-yı Devlet Danıştay’ın,
Divan-ı Ahkam-ı Adliye ise Yargıtay’ın temelini oluşturmuştur.
1876’da Osmanlı Devletinin ilk Anayasası olan Kanun-i Esasi’nin
ilan edilmesiyle Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan’dan meydana gelen Meclis-i Umumiye kurulmuş ve bu meclis
yasama görevini yerine getirmiştir.
1880 yılında II. Abdülhamit Döneminde Mekteb-i Hukuk açıldı.
OSMANLI DEVLETİ’NDE MAHKEMELER
TANZİMAT ÖNCESİ ŞERİ MAHKEMELER: Müslüman halk arasında çıkan anlaşmazlıklar ile Müslümanlarla
gayrimüslimler arasında çıkan anlaşmazlıklara bakardı.
CEMAAT MAHKEMELERİ: Gayrimüslimlerin din ve mezhep yönünden bağlı oldukları
mahkemelerdi. Bu mahkemeler daha çok şahıslarla ilgili olarak aile ve miras
hukuku gibi davalara bakardı.
KONSOLOSLUK MAHKEMELERİ: Osmanlılarda kapitülasyonlardan faydalanan yabancı
devletlerin kendi aralarındaki sorunları çözen mahkemelere verilen ad.
TANZİMAT SONRASI ŞERİ MAHKEMELER: Tanzimat Dönemi’nde bu mahkemelerin görevleri kişi, aile, kısas
(ceza) ve miras gibi konularla sınırlandırıldı.
NİZAMİYE MAHKEMELERİ: Gayrimüslimlerin kendi aralarındaki davalarına bakan bu
mahkeme ayrıca şeri, cemaat ve ticaret mahkemelerinin görevleri dışında kalan
hukuk ve cinayet davalarına da bakardı.
NOT: Islahat Fermanı’yla “Bütün tebaanın can, mal ve namus
emniyetinin sağlanması” ve memur alımı sırasında din ve mezhep ayrımı
gözetilmemesiyle ilgili maddeler kabul edilmiştir.
NOT: Tanzimat Fermanı’nda askerlik vatanî bir görev hâline
getirilirken, Islahat Fermanı’nda gayrimüslimler için askerlikte bedel ödeme
usulü (bedelli askerlik) getirilmiştir.
Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında bir heyet tarafından Osmanlı
Devletinin ilk ilk medenî kanun olan Mecelle hazırlanmıştır. İslam hukuku esas
alınarak hazırlanmıştır, Cumhuriyet döneminde Türk Medeni Kanununun 1926’da
yürürlüğe girmesiyle Mecelle kaldırıldı.
CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE HUKUK
23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmasıyla halk
egemenliği gerçekleşmiş, 1921 yılında ilan edilen Teşkilat-ı Esasiye ile yeni
Türk devletinin ilk anayasası oluşmuştur.
1921 Anayasası, savaş döneminde hazırlandığı için bu Anayasa’da
temel hak ve hürriyetlere yer verilmemiştir.
Mustafa Kemal Paşa, 5 Kasım 1925 tarihinde Ankara Hukuk
Mektebi’nin açılışında yaptığı konuşmada; “Eski hayat kuralları ve eski hukuk
sistemi yerine, yeni hayat kuralları ve yeni hukuk sistemini ele alarak esaslı ve
temelli değişiklikler yapmak teşebbüsündeyiz.” demiş ve yapılacak
değişikliklere vurgu yapmıştır.
4 Ekim 1926’da kabul edilen Türk Medenî Kanunu ile toplum
hayatında birçok değişiklik yapılmış, çalışma hayatından eğitime kadar hemen
hemen her alanda kadın erkek eşitliği sağlanmaya çalışılmıştır.
İsviçre’den Borçlar Kanunu, İtalya’dan Ceza Kanunu, Almanya’dan
Ticaret Kanunu alınarak Türk hukuk sistemi yenilenmeye çalışılmıştır.
Yeni Türk Devletinin ikinci Anayasası olan 1924 Anayasası, 27
Mayıs 1960 Askerî Darbesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Halkoyu ile kabul edilen ilk anayasa 1961 Anayasası’dır. Bu
Anayasa, bireysel özgürlüklerin ön plana çıktığı bir anayasa olma özelliği
taşır .
12 Eylül 1980 tarihinde bir askerî darbe ile yönetime el
konularak parlamento feshedilmiş ve 1961 Anayasası yürürlükten kaldırılmıştır.
1982 Anayasası halk oylaması sonrasında yürürlüğe girmiştir.